header photo

23 Şubat 2010 Salı

hiç sevmem amma bir çift lafım var!

Politikadan, memleket meseleleri konuşmaktan nefret ederim ama yazmadan da duramayacağım. Son zamanlardaki ordu-siyaset geriliminden, darbe dedikodularından, savcı-başsavcı-hakimler kurulu atışmalarından sonra bir tanıdığım, ki kendisi emekli bir paşamızın bir eli yağda bir eli balda büyümüş kızıdır, aynen şunu söyledi: "Bir darbe olsa da rahat etsek!"



Bazen haklı olarak, insanlar muhalefet yapıyor, hükümetlerden nefret ediyor, milletvekiline, bakana, başbakana sövüp sayıyor. Siyasetin doğası bu... Bazen iktidarsın, bazen muhalefet. Gerçi Baykal gibi kimisi de hep muhalefet! Babasından medet uman çocuk, elinden misketi alındığı zaman babası koşup yetişirse her daim, ileride işte bizim paşa kızı gibi olur. Kendisi devletimizin nadide kurumlarından birinde, bir devlet memurunun alabileceği en iyi maaşı, torpille sorgusuz sualsiz girdiği işinde günde 1-2 saat (o da belki) çalışarak kazanıyorsa, ve hala da şikayet ediyorsa, ben öyle babanın taa...

Biraz özel husumete kaydı ama, işin aslı -her ne kadar bu hükümetten hazzetmesem de- bazen bu bahsettiğim kaltak gibilerin burnunun sürtülmesi gerektiği için, son olayların, bu korku havasının, birşeyleri kaybetme hissini yaşamanın, memleketimizin créme de la créme tabakasına yayılmış bu endişenin biraz da iyi olduğunu düşünüyorum. (Bence gerçek créme de la créme tabaka Tüsiad üyesi aileler değil, bunlardır)

Hele bir de 1980 sonrası hapislerde olanları, yıllar sonra bizzat yaşayanların ağzından duyduktan sonra, darbe heveslisi insanların nasıl böyle bir heves beslediklerine iyice şaşırıyorum.

Bir yandan "oh iyi oluyor bu şımarıklara" derken, öte taraftakilere ne demeli? Zaten uyuzum alayına! Daha fazla uzatmayayım, ne olur ne olmaz! (Bak işte, boşuna korku imparatorluğu demiyorlar)

2 dedi bi başkası:

Akasya dedi ki...

evet evet, ne istiyosan yaz ama daha sık yaz =)

Mr. No dedi ki...

ben de daha sık yazmak istiyorum ama bu kadarına vakit bulabiliyorum ancak :)